
Çilli, siyah saçlı bir kız tanırdım. Gencecik, narin bir kızdı. Babasının ona küçükken aldığı ineğiyle hep görürdüm onu. Kırlarda otlatır, oyunlar oynar, koşturup dururdu. Öğlen oldu mu inek uzanır yatar, kız da tiksinmeden ineğin karının üzerine başını koyup huzurlu ve derin bir uykuya dalardı. Ne zamanki inek yavaştan kıpırdamaya başlar bizim çilli kız da gözlerini ovuşturarak açardı. Onları izlemekten zevk alır, her anlarına şahit olurdum. Bir ineğin bu kadar uysal oluşu ve bir kızın ineğe olan bu düşkünlüğünü düşündükçe şimdi bile şaşırıyorum. Onlar uyurken ben onları izler, uyandıklarında bakışlarımı kaçırır, etrafta başka bir şey varmış gibi sağa sola bakardım. Hele inek kalkıp da şöyle bir silkelendi mi kızın kahkahaları etrafı bir bahar havası gelmiş gibi şenlendirirdi. İnek otlamaya başlayınca kız da annesinin hazırladığı yolluktan bir şeyler yer, arada ineğe de ikram ederdi. İnek şöyle bir koklar, kokusunu beğenmemiş olacak ki başka tarafa, otların yoğun olduğu yere doğru sallana sallana yürürdü. Bu durum bile kızı gülümsetir, uzaktan gördüğüm kadarıyla gözlerinin ışıldamasını sağlardı. O zamanlar öyle sanırdım ki bu hayatta kimse kimseyi bu kadar sevmemiştir, hala da öyle sanıyorum.
Hicri yılın sefer ayında çilli, siyah saçlı kızın evinde bir hareketlenmeler başladı. Babam bir ara kızın babasının çok fazla borçları olduğundan bahsediyordu. Sanırsam tüm bu hareketlilik bu borç meselesinden kaynaklanıyordu. Alacaklılar kapıya dayanınca iyice emin olmuştum. Bir sabah kızın çığlıklarıyla uyandım. Aklıma ilk gelen şey ineğine bir şey olduğuydu yoksa bu kızı başka hiçbir şey böyle üzemezdi. O gün içinde üç adam ineğin boynuna taktıkları yularla ineği götürmeye çalışmışlardı. Evde verecek bir şey olmayınca kızın babası borca karşılık ineği satmıştı. Bana birileri deseydi asla inanmazdım o narin kızın bu kadar asileşebileceği, o uysal ineğin bu kadar vahşileşebileceğini. Lakin kendi gözlerimle görüyorum. Kızın çığlıkları yeri inletiyor, inek ise üç adamı savurup duruyordu. Taa ki sakinleştirici yapılana kadar. İnek bir anda güç kaybedip yere yığılınca kızın çığlıkları arşı titretti. Eğer o gün elimden bir şey gelebilseydi asla izin vermezdim ineği götürmelerine. Gerçi babama çok yalvardım ama çocuk aklı deyip aldırış etmedi.
Günler geçmiş çilli, siyah saçlı kızı görmez olmuştum. Annemin anlattığına göre odadan çıkmıyormuş. İneğin kesildiğini duyunca da iyiden iyiye yemeden içmeden kesilmiş, tek laf etmez olmuştu. Babası başka inek alacağına söz verdiği halde kız bana mısın dememiş. Ben de dışarı baktığımda onları bilhassa kızın ineğin karnına yattığı anları görememenin derin üzüntüsünü yaşıyordum. Yıllar geçti biz taşındık kıza ne oldu hiç haberim olmadı ama ne zaman kırlara baksam hala çilli, siyah saçlı kızla ineği görürüm. İneğin ardından koşuşunu, ona ekmek uzatışını ve inekle birlikte uyumasını izlerim. Kulağımdaki kızın kahkahalarıyla ben de tekrar gülümsemeye başlarım.