Sırrı Süreyya Önder’in kurnazca saklanan kimliği

Sırrı Süreyya Önder’in zamansız ölümünün ardından ortaya çıkan tablo kimilerini şaşırttı, kimilerini de rahatsız etti.

DEM Parti’de siyaset yapan bir ismin gördüğü bu teveccühü bazıları ‘dönemin ruhuna’ bağladı.

Şüphesiz bazı çevrelerin ilgisinin süreçten bağımsız olmadığı doğru.

Ancak her şeye rağmen ondan bahsedilirken kullanılan ifadeler dikkat çekici.

Kimilerine göre nüktedan bir aktivist..

Kimilerine göre uzlaştırmacı bir derviş…

Kimilerine göre iyi bir sırdaş…

Kimilerine göre ise o sadece bir ‘Sırrı Abi’ydi..

Bu özelliklerin her biri kendi başına anlamlı ve değerli mi?

Şüphesiz öyle.

Sırrı Süreyya Önder’in bu yönlerini öne çıkaran ve ‘konjenktür’ gereği onu anan ve bir yıl önce asla bu şekilde konuşmayacak çevrelerin özellikle bu özelliklerini öne çıkarmasında kuşkusuz özel bir neden var.

O da Sırrı Süreyya Önder’i politik kimliğinden arındırmak.

Toplumun çok geniş kesimlerinden bu kadar büyük bir teveccüh gören bir ismin aynı zamanda ‘sosyalist’ olması kabul edebildikleri bir şey değil.

Ölümünün ardından pek çok kişi ve çevrenin Sırrı Süreyya Önder’in ‘sosyalist olmadığını’ savunan yazılar yazdıklarına da şahit olduk.

Türkiye’de bir birinin sosyalizm anlayışını benimseyen 10 kişiyi bulmanın ne kadar güç olduğunu iyi bilirim. Zaten öyle 10 kişi bir araya geldiğinde de ya yeni bir parti kuruluyor ya da yeni bir franksiyon!

Hatta Sırrı Süreyya Önder’in ‘nurcu’ ve ‘islamcı’ olduğunu iddia edenler de oldu.

Oysa 1978 yılında ilk tutuklanmasına neden olan olay, henüz 16 yaşındayken Maraş Katliamı protestosuna katılmasıydı.

Sonraki yıllarda onu 12 Eylül’ün zindanlarına yollayan da, sonrasında AKP-MHP iktidarının zindanlarına yollayan da aslında sahip olduğu o fikirler ve fikrindeki ısrarıydı.

‘Ben ağaçların da vekiliyim’ diyerek Gezi direnişini başlatan o karede iş makinasının karşısına dikilen Sırrı da, kimi zaman bir grev çadırında üstünde grev önlüğü ile işçilerle kol kola girmesine neden olan da o genç yaşta edindiği sosyalist görüşlerdi.

*

Tıpkı Roboski’de evladını kaybeden annelerle omuz omuza durup ‘Hiçbir ana ağlamasın. Kürdün anası da’ diyerek inşa etmeye çalıştığı barışı istemesinin nedeninin de sosyalist görüşlerinden bağımsız olmadığı gibi.

Ama nedense bazı kesimler Sırrı Süreyya Önder’in sosyalist kimliğini özellikle ‘görünmez’ kılmaya çalışırken bazı kesimler de onun kendi üslubu ile harmanladığı ‘sosyalist’ kimliğini yeterince sosyalist bulup beğenmedikleri için o kimliğini inkar ediyor.

Başka bir dünya nasıl mümkünse, başka türlü bir sosyalist kimliği de o kadar mümkün.

Buna alıştıkça bu topraklarda sosyalist fikirlerin toplumun geniş kesimleri tarafından kabul görmeye başlayacak.

Başka yolu yok.

  • Related Posts

    AKP kendi sonunu getirdiğinin farkında mı?

    Türkiye’nin demokrasi tarihinde en uzun süre kesintisiz şekilde iktidar olma şansı yakalayan AKP, giderek kan kaybediyor ve bu kan kaybına çare arıyor. Çare bulması da zor görünüyor. Çünkü AKP iktidarını…

    Suriye’de provokasyon sonucu başlayan Dürzi katliamının arkasında kimler var?

    Suriye’nin başkenti Şam’ın kırsalında Dürzi ve Sünni silahlı gruplar arasında çatışmalar yaşanıyor. Bu çatışmalar, 29 Nisan’da Muhammed Peygamber’e hakaret içerdiği öne sürülen bir ses kaydının paylaşılmasıyla başladı. Kaydın ardından ülke…

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir