
Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı (MASAK), Türkiye’de mali suçların tespiti ve önlenmesinde kritik bir rol oynamaktadır. Kurumun yürüttüğü faaliyetler, özellikle kayıt dışı ekonomik faaliyetlerin önlenmesi ve kara para aklama gibi ciddi suçların ortaya çıkarılması açısından büyük önem taşır. Ancak, bu denetim mekanizmasının tarafsızlığı ve etik ilkelere uygunluğu, kamuoyunun güvenini sürdürmesi açısından hayati derecede önemlidir.
Son dönemde, bazı siyasi süreçlerde MASAK raporlarının ya da bu raporların sonuçlarının kişisel verileri ifşa edecek şekilde kamuoyuna yansıtılması ciddi tartışmalara yol açmıştır. Özellikle belirli siyasi kesimlerin kişisel bilgilerinin çarşaf çarşaf dolaşıma sokulması, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) bağlamında açık bir ihlal teşkil edebilir. Kişisel verilerin korunması, sadece hukuk devleti ilkesinin bir gereği değil, aynı zamanda etik bir zorunluluktur. Bu bağlamda, MASAK gibi kurumların da yürüttükleri işlemlerde bu hassasiyeti gözetmesi gerekir.
Öte yandan, kamuoyunda geniş yankı uyandıran bazı olaylarda —örneğin Dilan ve Engin Polat çifti ya da Rıza Sarraf gibi— adı geçen kişilere ilişkin süreçlerde MASAK raporlarının ne ölçüde devreye girdiği sorgulanmaktadır. Bu kişilerin işlem dosyalarının gizli kalması ya da sürecin yavaş işlemesi, kurumun tarafsızlığına dair soru işaretlerini artırmaktadır.
Dahası, kamuoyunun uzun süre gündeminde yer alan Zehra Taşkesenlioğlu hakkında MASAK tarafından bir inceleme yapılıp yapılmadığı ya da yapıldıysa bunun neden kamuoyuyla paylaşılmadığı da ayrı bir merak konusudur. Bu tür örnekler, hukuk devletinin en temel ilkelerinden biri olan “eşitlik” ilkesine gölge düşürmektedir. Hukuk devletinde çifte standart olmaz; herkes yasalar karşısında eşit olmalıdır.
Siyasal alanda da benzer bir çifte standardın uygulandığına dair kamuoyunda bir algı oluşmuş durumda. Örneğin, muhalif bir partinin (CHP) 38. Kurultayı’nda ortaya atılan şaibe iddiaları geniş şekilde servis edilirken, iktidara yakın çevrelerde yaşanan benzer gelişmelerin örtbas edilmesi, MASAK’ın siyaset üstü değil, siyasete hizmet eden bir araç haline geldiği algısını pekiştirmektedir. Oysa hukuk, siyasetin değil; hakikatin hizmetinde olmalıdır.
Sonuç olarak, MASAK gibi kurumların faaliyetlerinde şeffaflık, tarafsızlık ve etik değerlere bağlılık temel ilke olmalıdır. Hukukun üstünlüğü ancak bu değerler korunarak sağlanabilir. Herkes için eşit uygulanan hukuk, gerçek adaletin teminatıdır. Aksi takdirde, adalet duygusu zedelenir ve devlet kurumlarına olan güven ciddi biçimde sarsılır.
Çetin Sağsöz